Fatih Ekrem Bahadır
01

İSİM

Fatih Ekrem Bahadır

MESLEK

Yabancı Dil Eğitmeni

EPOSTA

mail@fatihbahadir.com

TELEFON

(+90) 532 603 77 22

01

Hayat, belki de acılara katlanmaktı!

Dün akşam yeniden kitap dostlarıyla bir araya geldik. 55 kitap dostu, bir kitabın etrafında, bir ağacın yaprakları gibi aynı rüzgârda ama farklı bakış açılarında salınmaya devam ettik. Tek bir kitaptı konuştuğumuz ama 55 farklı anlam, bakış açısı ve mana arayışı vardı. Frankl, Auschwitz Nazi Kampı’ndan kurtulmuştu. Onu ayakta tutan neydi, acılara nasıl katlanmıştı ve hayat ona göre ne demekti? Bütün bu sorulara odaklandık. Hepimiz bu hayatta bir şeyler arıyorduk ama asıl aradığımız “Hayat, belki de acılara katlanmaktı!” der gibiydi katılımcılar.

İlk toplantımızda herkesin heyecanı ekrana sığmazken ikinci toplantı herhalde tartışılan kitaptan kaynaklı biraz daha duygusal, biraz daha anlam yüklü ve biraz daha can alıcıydı. Nefes alıyor olmak yaşıyor olmak mı demekti? Sınanmadığımız bir alanda daha mı cesurduk? Yoksa Nietzsche’nin dediği gibi bizi öldürmeyen şey güçlü mü kılıyordu? Yoksa bu arayış cennetten düşen Âdem ile Havva’dan beri süregelen bir arayış mıydı?

Ne tesadüftür ki kulüpte bu kampları gezenler de vardı, intihardan dönenler de. Birçoğu gördükleri manzara karşısında günlerce kendilerine gelemediklerini vurguladı. Kampların sonu gelmiş miydi? Yoksa güneyimizde devam eden savaşta hala aynı şeyler yaşanmıyor muydu? İnsanlık Hitler’den ve Hiroşima’ya atılan atom bombasından sonra akıllanmamış mıydı? Dua eden eller ile ellerine bir kalıp sabun verilip gaz odalarına gönderilen eller farklı mıydı?

Gücün zehirleyici tarafına inat hayatın devam ettiği ve güzelliği üzerine odaklanan katılımcılar Tolstoy’un sıcacık hikâyelerinden oluşan İnsan Neyle Yaşar? kitabını da anımsattı. Çiftçi Pahom’um hırsına inat yaşama el birliğiyle sarılmaktı aslolan. Neler söylenmedi ki yeni kitaplar adına? Çizgi Pijamalı Çocuk da Boğulanlar ve Kalanlar da Adler’in Yaşamın Anlam ve Amacı da resmi geçitteydi.

“İnsan kendi mutlu olma imkanını görebilmeli. Mutluluksa filmlerin, romanların içinde değil, kendi yaşadığımız basit hayatın içindedir. Ve önemli olan yaşanılan ‘an’dır.” diyen Cahit Zarifoğlu’nu, Auschwitz’in Külleri şiirinde “Yalvarırım, Bir şeyler yapın, Bir dans öğrenin, Bir adım, Varlığınızı hak ettirecek.” diye seslenen Charlotte Delbo’yu ve “Beni korkutan tek bir şey var; acılarıma değmemek!” diye seslenen Dostoyevski’yi de andık. Shakespeare’in 66. Sone de arkadan yetişti: “Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni, Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.”

Acıya, katlanılmaz kamp şartlarına, şişen ayaklara, soğuğa ve sırta inen kamçılara rağmen kampta mizah da vardı çorbasını takas etmek de ruh çağırmak da vardı. “Mizah, kendini koruma savaşında ruhun bir başka silahıydı.” diyor Frankl. Belki de çıldırmamak için bir parça mizaha herkesin ihtiyacı vardı. Yoksa nasıl çekilirdi onca acı. “Acı da yaşamın ölüm kadar silinmez bir parçasıdır. Acı ve ölüm olmaksızın, insan yaşamı tamamlanmış olmaz!” diyordu Frankl. Hayatı biz seçmedik, kurgusu bize ait değil ama tavır bize aittir. Ona karşı kahramanca ve onurlu bir duruş elbette sergileyebilirdik. Sergilemeliydik de…

“Hayatı anlamlı kılan şey boşluklardır. Sözcüklerin, notaların arasındaki boşluklardır cümleyi ve melodiyi anlamlı kılan. İnsanın anlam arayışı, varlığı ve yokluğu, hazzı ve acıyı, sevgiyi ve nefreti deneyimlemesiyle açığa çıkar.” dedi bir katılımcımız. Belki de yaşadığımızı zannettiğimiz hayatta bize de bazen boşluklar gerekti. Hayatı anlamamız için. “Acı olmazsa olmaz değil!” diyordu Frankl ama olursa da yaşamak için itici bir güç sayılıyordu.

O halde yazarın da belirttiği gibi yaşamımızın anlamını geliştirmek için 3 farklı yol deneyebiliriz: Bir eser yaratırız ya da bir iş yaparız. Yazar da kampın başında kendisinden alınan kitabını kampın zor şartlarına rağmen yeniden yazdı. Kendi işini kampta da devam ettirdi. Bir şey yaşayarak ya da bir insanla etkileşerek ayakta kalabiliriz idi ikincisi. Gaz odalarının havasızlığını gördü. Arkadaşlarıyla gökyüzünü ve tel örgülerinin arkasını izlemeyi bırakmadı. Kaçınılmaz kamp acısına yönelik sarsılmaz bir tavır geliştirerek hayatta kalmayı başardı.

“Hepimiz bir zamanlar ‘biri’ydik, şimdi ise bize kesin anlamda birer hiç gibi davranılıyordu.” diyor yazar. Bir hiç olmamak ve ‘bir’i olmak ve ‘bir’i olarak kalabilmek için topyekûn insanlık için çalışmalı. Hayatın bütün acılarına ve zorluklarına karşı mücadele etmeliyiz. Hayatta neden var olduğumuzu anladığımızda niçin yaşadığımıza dair gerekçelerimiz daha kuvvetli hale gelecektir. İşte o zaman yaşamanın bir anlamı olacaktır sevgili okur.

Velhasıl, okuyarak dert sahibi olunan bir kitaptı, İnsanın Anlam Arayışı. Dün akşamın anısına Sezen Aksu’dan İnsanlık Hali size gelsin sevgili okurlar. Bırakın kendinizi sözlerin anlamına: “Daha çok kırılacak kalbin, Daha çok üzüleceksin, İnsan her şeye katlanır, Göreceksin!”

Aynı konuda yazan farklı katılımcıları okumak için aşağıdaki yazılara göz atabilirsiniz:

  1. Hayriye Topçuoğlu l İnsanın Anlam Arayışı
  2. Rezzan Bozdana l İnsanın Anlam Arayışı
  3. Nermin Elmas l İnsanın Anlam Arayışı
  4. Savaş Özen l Anlam Arayışı
  5. Halk Türk l İnsanın Anlam Arayışı Kitabının İncelemesi ve Logoterapi
  6. Greelane l Nazi Toplama Kampında Muselmann Neydi?
  7. Sezen Aksu l İnsanlık Hali
  8. Netflix l Nazi Toplama Kampları
  1. 22 Ocak 2021 - Cevapla