“Yılda bir milyondan fazla kitap basılıyor. Hepsini okumamız imkânsız!” dedi bir dost. Bir diğeri, “Kitap okumak da bir nevi avcılıktır. İyi kitapları bulmalıyız!” “Sürek avı gibi okuma yapsak, olmaz mı?” dedi bir başka kitap aşığı. “İyi kitapları okumaya vaktim yok. Son günlerde kitap özeti satan uygulamalar var. Keşke, birileri okusa da ben de onlardan dinlesem…” dedi bir başkamız. Ve böylelikle sessiz dostların yaprakları arasında bir yolculuktur başlamış oldu. Birbirimize omuz verdik, el birliğiyle bir öğrenme seferberliği başlattık. Ve dedik ki “raftan cana, candan rafa uzanan bir yolculuk!” Bu kafilede yer almak çok keyifli. Hatta kitap okumasanız bile. Dinlemeye vaktiniz var mı? O halde tam da doğru yerdesiniz.
Kitapları seviyorum. Sevmek dedimse kapaklarını alıp okşamak değil kastettiğim. Biraz tepetaklak ederek, satırlarının altını üstüne getirerek, tabiri caizse canını çıkarmayı seviyorum. Öğretmenliğe başladığımdan beri okuyorum, okuduklarıma dair yazıyorum ve son iki yıldır dünya klasikleri ışığım oldu. Eskinin tozlu raflarında kendimi arıyorum. Ararken de büyüyorum ve biraz daha kendim oluyorum. “Okumak, iptiladır!” demiş bir dost. Tüm müptelalara selam olsun.
“Fatih, sen kitapları seviyorsun. Bu konuda çalışmaların da var. Bir okuma, öğrenme hareketi başlatsak!” dedi bir büyüğüm. “Keyifle…” dedim. Tanışma toplantımız heyecanla, keyifle ve huzurla geçti. Herkes kitaba, okumaya ve öğrenmeye dair eteğinde ne varsa döktü. Kimimiz kenardan izlemekle yetindi. Bazen o bile yetiyor insana. Zira dinlemek ve bir kitap dostunun sözlerinde dinlenmek, deniz kıyısında güneşin batışını seyretmekten hallice. Sorgu yok, sual yok. Sadece dinlemek ve o huzuru, kitabın verdiği sessiz hazzı, yaşamak var.
Kitaplar rehberim. Yol arkadaşım. Öğrenme yoldaşım. Onların sayfaları arasında dinleniyorum. Derdimi onlara anlatıyor ve yaralarımı onlarla sarıyorum. Kimi, kanadı kırıklara rehberlik ediyor, kimi, şiirin eşsiz dünyasına gark ediyor sizi. Kimi, sizi yerden yere vurup kendinize getiriyor. Tek istedikleri şey, sadece biraz dikkatinizi onlara vermeniz. Zira sonrası sonsuz bir huzur… Yemyeşil ormanda, kuş sesleri ve ırmağın çağıltısı eşliğinde zamana yolculuk…
Kitap okurken bir süre sonra, “Keşke bunları konuşabileceğim biri olsa!” diyorsunuz. Gözleri baktığınız yerde, ruhu ise yanı başınızda olan biri. Veya “Ben de o kitaptan şunları öğrendim!” diyen bir dost. Ah! Kimsenin bir dakikasının olmadığı şu zamanda ne kadar zor, değil mi? Zira herkesin vakti kısıtlı. Kimselerin ince şeyleri anlama vakti yok. Herkes bin bir telaş içinde. Hepimiz bir yerlere yetişme telaşındayız. Paranın yetmediği gibi zamanımız da yetmiyor, yetmiyor vesselam…
Tam da böyle bir zamanda kitap kulübü imdadımıza yetişti. Senenin son günlerinde. Acıların, kayıpların, eve kapanışların ve içe dönüşlerin olduğu 2020’nin son günlerinde. 50 kitap dostu, artık bakmak istemediğimiz ekranlarda buluştuk. 2,5 saat durmadan, dinlenmeden, dahası yorulmadan ve sıkılmadan 6 dilsiz dostumuzu kitap severlerin canlarından dinledik. Rafta duran kitapları canlara üfledik. Katılanların her biri aynı kitabın kimi zaman farklı kimi zamansa aynı satırlarının altını çizmişti.
Kitapların hepsini okuyanımız da vardı hiçbirini okumayanımız da. Ortak kaygımız birlikte öğrenmekti. Öyle de oldu. Birlikte öğrendik. Birlikte yüceldik. Ve birlikte zenginleştik. “Hangi kitap, kimin penceresinden, nasıl gözüküyordu?” sorusuna gökdelenin tepesinden bakmak gibiydi. Her biri ayrı bir güzelliği içinde barındıran bir mozaik… Kimi burnunda ileriye kaymış gözlüğüyle kimi yeniyetmeliğinin verdiği heyecanla kimiyse olan biteni sessizce köşesinden izleyen huzuru arayan edasıyla…
Velhasıl, güzeldik dostlar. Hem de tam da istediğimiz gibi güzeldik. Birlikte öğrenmek amacıyla güzeldik. Birbirimize bir şeyler katmak için güzeldik. Anladıklarımızı aktarmak için güzeldik. Huzuru aramak için güzeldik. Heyecanımızı paylaşmak için güzeldik. Güzellikleri birbirimize bulaştırmak için güzeldik…
Heyecanımız hiç solmasın. Canlarımız da rafta kalmasın. Hep, birlikte öğrenelim!..